Şarkılarla Fransa turu

-
Aa
+
a
a
a

Fransız Öpücüğü’nde bu hafta, şarkılar aracılığıyla kısa bir Fransa turuna çıktık. Brest’te başlayıp Nice’te biten bu yolculuğumuz sırasında bize eşlik eden Miossec, Charles Aznavour ve Benjamin Biolay gibi isimler; ülkenin farklı şehirleri için yazılan parçaları seslendirdi.

Benjamin Biolay

Programın açlışını, Miossec’in Fransa’nın en batı ucunda yer alan şehirden bahsettiği 2004 tarihli "Brest" adlı parçasıyla yaptık. Bir zamanlar Jacques Prévert, ünlü şiiri Barbara’da, yağmur altındaki kentin İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki harap olmuş halinden bahsetmişti. Miossec de: “Acaba nefret mi ediyorsun artık benden, Bir gün terk edebildiğim için Brest’i? Liman, körfez ya da ondan geriye kalan, Jean Jaurès caddesinde esen rüzgâr / Gök gürlüyor, gök gürlüyor Brest’te, Tanrı aşkına, şu yağmur dinse, Gök gürlüyor, gök gürlüyor Brest’te, Sanki Dünya dönüyor tersine” sözleriyle anlatıyordu doğduğu şehri.

Fransa turumuzda Brest’ten sonraki durağımız yine ülkenin kuzey kıyısında yer alan Étretat. Normandiya Bölgesinde, Manş denizinin kıyısındaki bu küçük kasaba, kayalıkları ve jeolojik bir harika sayılabilecek kemerli faleziyle ünlenmiş. Bu doğal güzelliklerden ilham alan Charles Aznavour da, yetmişlerin başında, Sergio Gobbi'nin Les galets d'Étretat filmi için, bu sahil kasabasını konu alan bir şarkı yazmıştı. Bestesi Georges Garvarentz imzasını taşıyan parçasında: “Denizin rengi belli değildir Étretat’da, bazen gri bazen mavi, tıpkı senin gözlerin gibi, sakin ya da öfkeli, vuruyor kıyıya, dokunuyor hafifçe ya da alt üst ediyor, ruh haline göre” sözleriyle denizi sevdiği kadınla kıyaslıyordu sanatçı.

Manş denizi kıyısından güneye doğru inmeye başlayalım yavaş yavaş ve ilk olarak başkent Paris’te bir mola verelim. Paris’le ilgili yazılmış o kadar çok parça var ki, sadece bu şehri konu alan birkaç program yapılabilir. Bunların arasından Francis Lemarque’ın Yves Montand yorumuyla ünlenen "À Paris" adlı parçası ayrı bir önem taşıyor zira 1917-2002 yılları arasında yaşayan Lemarque, akordeon tınılarıyla süslediği Paris temalı şarkıları nedeniyle bu şehirle özdeşleşmişti adeta. 1949’da, dönemin ünlü menajeri Jacques Canetti’nin desteğiyle ilk albümünün hazırlıklarını yaparken, 1946 yılında, İkinci Dünya Savaşı sırasında sığındığı Marsilya’dan Paris’e döndüğünde kaleme aldığı bir şarkı gelmişti "Lemarque"ın aklına. Parça, başkentin caddeleri, sokakları ve orada yaşayanlar için yazılmış bir aşk şiirini andırıyordu. Lemarque önce şair Jacques Prévert aracılığıyla tanıştığı Yves Montand’a sonra da Edith Piaf’a önermişti şarkıyı ancak ikisi de farklı nedenlerle seslendirmek istememişti. Bunun üzerine 1949’da ilk olarak kendisi kaydetti ve parça büyük ses getirdi. Şarkıyı ilerleyen yıllarda Yves Montand da seslendirecek ve unutulmaz yorumuyla dünya çapında üne kavuşturacaktı.

Fransa turumuzda şimdiki durağımız Paris’in güney doğusunda yer alan Dijon. Burgonya Bölgesinin başkenti olan şehir, hem tarihi eserleriyle hem de gurme restoranlarıyla tanınıyor. Bunların dışında yöresel üzümlerden yapılmış şarabı ve tabii ki hardalı da oldukça ünlü. Bu şehri konu alan en popüler şarkıyı seslendiren Yves Jamait ise kariyerine aşçılık yaparak başlamış. 1998’de işinden kovulması üzerine bir müzik grubu kurmasının ardından 2003’te Jamait adını alan bu grupla ilk albümünü çıkarmış. 2006 tarihli ikinci albümünde doğduğu şehre adadığı "Dijon" adlı parçaya yer veren Yves Jamait, şarkıda: “Pabuçlarımı eskittim kaldırımlarında yürürken, içini dışını biliyorum senin, hem kalbimle, hem gözlerimle, Selamlıyorum seni güzel Dijon’um, Burgonyalı kadınım, Selamlıyorum seni güzel Dijon’um, doğmak istemezdim dünyanın başka hiçbir yerinde” sözleriyle şehre olan sevgisini dile getiriyordu.

Dijon’dan iki yüz kilometre kadar güneye ineceğiz şimdi ve tarihi, Roma İmparatorluğu dönemine dayanan Lyon şehrini ziyaret edeceğiz. Lyon, adını Fransızca "aslan" anlamına gelen "lion" kelimesinden alıyor. Oldukça gelişmiş bir petrokimya endüstrisine sahip olan kentin, Eski Şehir bölgesinde yer alan Notre Dame de Fourvière Bazilikası, Lyon’un göz bebeği olarak nitelendirilebilir. Ayrıca Rhône ve Saône nehirleri arasında kalan ve mağazaları, kafeleri ve restoranlarıyla ünlü yarımada şeklindeki Presqu’île bölgesi de yine görülmeye değer. Müzik kariyerine Lyon’da başlayan Benjamin Biolay’nin 2009 tarihli La Superbe adlı albümünde yer alan "Lyon Presqueîle" adlı şarkı da ismini bu bölgeden almış. Lyon’un sembollerinden Bellecour Meydanı üzerindeki Kral XIV.Louis heykeli, kurşun kalem şeklindeki Tour Part-Dieu gökdeleni ya da Fourvière tepesindeki Altın Meryem Ana heykelinden de bahsettiği parçasını bir sabah Brüksel’de, alkollü haldeyken kaleme aldığını belirtmiş Biolay. 

Aslında Lyon’dan batıya doğru hareket edecektik ama buraya kadar gelmişken yaklaşık bir saatlik mesafedeki Grenoble’a uğramadan olmaz. Drac ve Isère nehirlerinin kesişim noktasında bulunan Grenoble’un tarihi 2000 yıl öncesine dayanıyor. Dauphiné Dükalığının başkenti olan şehir, hem turistik özellikleri hem de Avrupa çapında bir bilim merkezi olmasıyla dikkat çekiyor. Kış turizmiyle de ünlü olan Grenoble, 1968 Kış Olimpiyatlarına da ev sahipliği yapmış. Grenoble ile ilgili yazılmış en ünlü şarkı ise Lyon doğumlu Marie-France Gaité ya da sahne adıyla Gribouille’a ait. Çocukluğunda bir süre psikolojik tedavi gören sanatçı, müzik kariyerine henüz on altı yaşındayken başladıktan sonra ilk 45’liğini 1963’te piyasaya sürmüştü. 1965’te "Mathias" ve "Grenoble" gibi parçalarıyla kendine radyolarda sık sık yer bulan genç kadın 1968 yılının ilk günlerinde, henüz yirmi altı yaşındayken hayatına son verdi. İki binli yılların başında, oyuncu ve şarkıcı Marie-Thérèse Orain, onun anısına bir dizi konser düzenledi. Gribouille şarkılarını Zaniboni ve Christophe Bonzom’un yorumladığı bu konserlerde onlara akordeonda Sergio Tomassi, piyanoda da Stéphane Maillot eşlik etmişti. 

Fransa turumuzda artık yavaş yavaş ülkenin batısına doğru harekete geçeceğiz Bu yolculuk sırasındaki ilk durağımız ise Lyon’a oldukça yakın bir mesafede yer alan Saint-Étienne. Lyon’la Toulouse arasında bir köprü vazifesi üstlenen bu küçük şehir, tarihi özellikleri ve bir zamanlar başarıdan başarıya koşan futbol takımıyla olduğu kadar kömür ocaklarıyla da tanınıyor. Saint-Étienne sakinlerine Saint-Étienne’li anlamına gelen "Stéphanois" olarak hitap ediliyor. Bu şehirde dünyaya gelen Bernard Lavilliers de 1975 tarihli albümüne bu ismi vermişti. Albümün dikkat çeken parçalarından biri de sanatçının doğduğu şehre adadığı "Saint-Étienne"di. Lavilliers şarkısında fabrika bacaları, cüruf yığınları, demirhaneler ve fırınlara değinerek Saint-Étienne’i kasvetli bir sanayi şehri olarak tasvir ediyor ve “İnsanın memleketi, doğduğu ülke değil doğduğu şehirdir, nereye gidersem gideyim burada yetişen metal saplı bir grizu çiçeği olacağım” diyordu.

Sıradaki durağımız Saint-Étienne’den yaklaşık 240 km mesafede, Fransa’nın tam ortasında yer alan Montluçon. Asında batı Avrupa’daki hemen her şehir ya da kasaba gibi kendine özgü tarihi ve doğal güzellikleri olan bir yer Montluçon ama ülkelerin orta noktasında, kırsal alanda yer alan ve sosyal yaşamın fazla hareketli olmadığı bu tip yerler, tıpkı Türkiye ya da ABD’deki gibi zaman zaman mizah konusu olabiliyor. İşte Mickey 3D grubu da, 2009’da, Montluçon’la inceden inceye dalga geçtiği bir parça yayınlamıştı. Şarkı, bu kasabada yaşayan kız arkadaşını ziyarete gelen bir adamı konu alıyordu. Parçada: “İnsanı öldürecek kadar hüzünlü şehrine, ayaklarım geri gide gide gelmiştim, sadece seni mutlu etmek için, üstelik güzel bile değildin, o gri elbiselerinle, benziyordun bir babaanneye / Montluçon’da, bir adam geldi konuşmaya benimle, anlamadım ne dediğini, eski Fransızcaydı sanki, Montluçon’da, çelme takarak birbirlerine, yağmur altında oynayan çocuklar vardı, bu bende ağlama isteği uyandırmıştı” sözleriyle burayı pek de cazip bulmadığını belirtiyordu grubun solisti Michaël Furnon. Parçanın yayınlanmasının ardından bazı Montluçon sakinlerinin tepkisiyle karşılaşan Furnon, şarkıyı yazmak için on üç yıl önce burada verdiği bir konserden ilham aldığını ve şehre karşı olumsuz bir duygu beslemediğini belirtmişti.

Orta Fransa’da yeterince vakit geçirdikten sonra artık Atlas okyanusuna yaklaşmanın ve şarabıyla ünlü bir şehri ziyaret etmenin zamanı geldi. Bunun için en ideal seçenek tabii ki Fransa’nın en kalabalık altıncı şehri olan Bordeaux. Dünyanın şarap başkenti olarak bilinen bu liman şehri, üzüm bağlarıyla olduğu kadar görkemli katedrali, mimarisi ve kültürel varlıklarıyla da tanınıyor. Aynı zamanda banliyöleriyle birlikte bir milyonu aşan nüfusu sayesinde Fransız ekonomisi için önemli bir ticaret merkezi. Bordeaux doğumlu ünlüler arasında ise, ressam Odilon Redon, geçen yıl hayata veda eden karikatürist Sempé, bu yıl uyuşturucu etkisindeyken yaptığı trafik kazası sonrası Fransa’nın gündeminden düşmeyen komedyen Pierre Palmade ve Fransız popüler müziğinin önde gelen isimlerinden Marcel Amont ve Serge Lama yer alıyor. Bu yıl sekseninci yaş gününü kutlayan Lama, 2016 tarihli albümünde, doğduğu şehre ithaf ettiği bir şarkıya da yer vermişti. Parçasında: “Güzel Garonne nehrinin kıyısında, atmıştım ilk adımlarımı, sonra bana verdi kanatlarımı, ama çocukluğum hep Bordeaux’daydı / Bordeaux bir çocukluk resmidir, bir masumiyet yığını, beni kollarına alan, uçsuz bucaksız bir okyanus“ sözleriyle bahsediyordu sanatçı bu güzel şehirden.

Sıradaki durağımız Bordeaux’nun güney doğusunda yer alan "Pembe Şehir" lakaplı Toulouse. Garonne nehrinin çevresinde kurulan bu güzel şehir, burada doğup büyüyen Claude Nougaro açısından daha çok yalnızlık, hüzün ve Paris’e gitmek için duyduğu tutkuyu ifade ediyordu bir zamanlar. O da bu kente ithaf ettiği ünlü şarkısını yazmaya işte bu duygularla başlamıştı. Daha sonra o dönemdeki eşi Odette’e gösterdi yazdığı sözleri Nougaro. Odette de “İnsan doğduğu şehirden bahsedecekse, bunu intikam duygusuyla değil, sevgiyle yapmalı” diyerek tepki gösterdi sanatçıya. Bunun üzerine şarkının sözlerini yeniden yazmaya koyulan Nougaro da, nakarat kısmı için Louis Mengaud’nun 1845 tarihli Oksitan dilindeki La Tolousaine adlı şiirinden ilham alarak bu şiirde geçen “O moun pais, O Tolosa” dizesini kullandı şarkısında. Ayrıca şehrin sembollerinden Garonne nehri, kiremit rengi tuğlalarla inşa edilmiş evler, Saint-Sernin kilisesi ve Blagnac havalimanından da bahsetti. 1967’nin Nisan ayında piyasaya çıkan şarkı, yaklaşık beş dakika sürdüğü için ilk başta radyolar tarafından çalınmasa da zamanla Toulouse şehri için yazılmış bir marş haline geldi ve hatta burada oynanan rugby maçlarında tribünlerde söylenmeye başladı.

Yolculuğumuza Fransa’nın kuzey batısındaki Brest’ten başlamıştık. Kapanışı da ülkenin güney doğusunda, hemen İtalya sınırında yer alan Nice’te yapacağız. Dünya sosyetesinin göz bebeği konumunda olan Fransız Rivierasının bu ünlü tatil beldesi, mavi ve berrak denizi, hareketli çarşısı ve rengârenk tarihi binalarıyla dikkat çekiyor. Nice’le ilgili yazılmış en güzel şarkılardan biri de burada dünyaya gelen Dick Rivers’a ait. Şehirle özdeşleşen "Baie des Anges" – "Melekler Koyu"nun ismini verdiği 1984 tarihli şarkısında, gençlik yıllarına geri dönüyor sanatçı ve: “On sekiz yaşındayken ben, severdim İngilizce aşk sözcüklerini ve Fransız lolipoplarını, eğer görseydin, Yarı çıplak Bayan Melekler Koyu'nu, caddelerdeki spor arabaları, özlerdin tüm bunları” sözleriyle bahsediyor Nice’ten.

Şarkıcı / YorumcuParça AdıAlbüm AdıSüre
Miossec Brest Brest of - Tout ça pour ça 3:04
Charles Aznavour Les galets d'd'Étretat Visages de l'amour 3:58
Francis Lemarque A Paris Casino De Paris 94 2:50
Yves Jamait Dijon Le Coquelicot 5:22
Benjamin Biolay Lyon presqu'île La Superbe 4:17
Zaniboni Grenoble Gribouille (L'éternel éphémère) 3:01
Mickey 3D Montluçon La grande évasion 2:44
Bernard Lavilliers Saint-Étienne Le Stéphanois 2:49
Serge Lama Bordeaux Où sont passés nos rêves 3:57
Claude Nougaro Toulouse Zenith Made in Nougaro 5:05
Dick Rivers Nice Baie des Anges Gran' Tour - Olympia 2012 4:50